top of page

Travmanın Aile Üzerindeki Etkileri

Travma, kişinin hiç beklemediği bir anda dayanma gücünü maksimum derecede zorlayan, günlük hayatına devam etmesini zorlaştıran bir olay olarak tanımlanabilir. Doğal afetler, taciz, kayıp, şiddete maruz kalmak, savaş, ölümcül hastalık gibi durumlar toplum içinde travmaya sebep olduğu bilinen durumlardan bazılarıdır. Özellikle toplumsal travmalar söz konusu olduğunda geçmişte başka bir travması olanlar, sosyal destekten yoksun olanlar, aile ilişkileri yakın olmayanlar oluşan travmanın etkisini daha yoğun yaşayabilmektedirler.

Kişiler yaşadıkları travma sonrasında duygusal, düşünsel, fiziksel ve davranışsal tepkiler verirler. Üzüntü, öfke, korku, çaresizlik, suçluluk, kaygı gibi tepkiler duygusal tepkiler olarak ele alınır. Çocuklar genellikle yaşanan travmaya bağlı olarak olayın tekrarlanmasından endişe ederler. Aileden ayrılmaktan korkma, ölmekten endişe etme, evine gitmek isteme sıklıkla karşılaşılan tepkilerdir. Çocukların yaşanan olay sonrasında güvende olduklarını bilmeye ihtiyaçları vardır. Düşüncelerin zihinde uçuşur şekilde dağınık olarak dolaşması, dikkat dağınıklığı, unutkanlık gibi tepkiler düşünsel tepkilerdir. Travma karşısındaki en belirgin tepkilerden biri de baş ağrısı, kalp sıkışması, yorgunluk, iştah azalması ya da aşırı yeme, nefes alamama, yüksek sese duyarlılık gibi fiziksel belirtilerdir. Konuşmak istememe, kaçınma davranışları sergileme, hiçbir şey yaşanmamış gibi devam etme, içe kapanma gibi tepkiler ise davranışsal tepkilerdir. Çocuklar travma sonrasında alt ıslatma, ebeveynlerinin yanından ayrılmak istememe, parmak emme gibi davranışlara geri dönebilirler. Ebeveynlerin belli bir süre normal kabul edilebilecek bu tepkilere verdiği geri dönütler oldukça önemlidir. Aşırı tepki vermeleri durumunda davranış sürekli hale gelebilir.


Travma Aile Üzerinde Hangi Yollarla Etkisini Gösterir?

Travmatize olmuş bireyler aile üyelerinin desteğine ihtiyaç duydukları anda yaşadıkları içe kapanma, aileye yabancılaşma ve öfke duyma ailedeki diğer üyelerce yanlış anlaşılabilir. Ailedeki diğer üyeler, kendilerini dışlanmış ve çaresiz hissedip travma yaşayan bireye ulaşmayı imkansız olarak görebilir. Bu durum aile içi iletişimi olumsuz yönde etkilemeye başlar. Aile üyeleri travmaya maruz kalmış olan bireyi her açıdan koruyup iyileştirmeye odaklı olduklarından kendi hayatlarını kısıtlamaya gidebilirler. Bu durumda belli bir noktadan sonra travmatize olmuş birey günah keçisi olarak görülmeye başlanabilir. Travma yaşayan bireyler travma yaşamamış olan aile bireylerine karşı kıskançlık ve öfke hissedebilir. Bu duyguları hissettiği için zaman zaman suçluluk da duyabileceğinden bu bir duygusal döngü halini alır. Unutulmaması gereken en temel noktalardan biri travma etkilerinin her alanda kendini göstermek zorunda olmadığıdır. Örneğin ailesine karşı oldukça öfkeli ve çekimser bir tavır sergileyen travma yaşamış birey iş hayatına hiçbir şey yaşamamış gibi devam edebilir. Travmaların her bireyde farklı etkileri olabileceğinin göz önünde bulundurulması gerekir.

Yaşanan travmalar hem yaşayan birey için hem de diğer aile bireyleri açısından oldukça zor bir sürecin başlangıcı olabilmektir. Bu durumda öncelikle travma yaşayan bireyin güvenliğini sağlayarak istediği derecede yanında olunduğunun hissettirmesidir. Yaşanan travmalardan sonraki iyileşme süreci kişiden kişiye değişkenlik gösterebildiği için ailenin diğer üyelerinin de kendi hayat akışının devam etmesiyle birlikte travma yaşayan bireye destek mekanizması olmaları önemlidir. Bu sürecin daha kolay atlatılabilmesi ve aile ilişkilerinin sağlıklı sürdürülebilmesi için mutlaka bir uzmandan destek alınması önerilmektedir.

Gözde Uludağ

Uzm. Psikolojik Danışman

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page