Otizm :
Karşılıklı sosyal ilişki ve iletişim becerilerinde bozulma, tekrar eden davranışlar, ilgi ve etkinliklerde yetersizlikler ile kendini gösteren, 3 yaştan önce ortaya çıkan yaygın gelişimsel bozukluktur.
Otistik Çocukların Özellikleri :
* Sosyal ilişkide bozulma:
Sosyal ilişkide görülen bozulma sürekli ve belirgindir. Göz teması kurma, yüz ifadesi, vücut pozisyonu, el-kol hareketleri gibi sözel olmayan davranışlarda diğer çocuklara oranla oldukça büyük farklılıklar görülür. Bu çocuklar göz teması kurmaktan kaçınırlar, bakışları karşısındakini delip geçiyor gibidir. Otistik çocuklar kucaklanmak istemeyebilirler. Kendilerine seslenildiğinde duymuyormuş gibi davranabilirler. Yaşıtlarıyla uygun ilişki kurmada başarısızdırlar. Yaşıtlarına karşı ilgileri ya hiç yoktur ya da çok azdır.
Genellikle oyuncaklara ilgi göstermezler; ilgi gösterseler bile bu, oyuncağı amacına uygun şekilde kullanmaya yönelik değildir. Örneğin oyuncak arabayı yerde sürütmek yerine ters çevirip tekerleklerini döndürebilirler. Ev içindeki eşyalara özellikle mutfak eşyalarına, deterjan kutularına karşı daha ilgilidirler. Oyun oynama becerisi gelişmiş otistik çocuklarda ise karşılıklı oyun oynama davranışı görülmez. Yere yatıp saatlerce arabayı ileri geri sürütürler ancak karşılıklı olarak arabalarla oynama davranışını gösteremezler. Oyuncağını ya da ilgilendiği nesneyi başkalarına gösterme, getirme gibi ilgilerini paylaşmaya yönelik davranış göstermezler.
Çoğunlukla başkalarının varlığının farkında değillerdir. Diğerlerinin kendileri hakkındaki duygularından ve kendi davranışlarının da diğerleri üzerinde yarattığı etkiden habersiz görünürler. Başkalarının duygularına karşılık vermekte, gereksinimlerinin ve sıkıntılarının farkında olmakta ve anlamakta zorlanırlar. Bazı otistik çocuklar aşırı şekilde anneye bağlıdır ve ayrılmaya tolerans gösteremezler. Taklit becerisindeki yetersizlik de uygun durumlarda uygun tepkiler verebilmelerini (el sallamak, gülümsendiğinde karşılık vermek gibi) zorlaştırmaktadır.
* Dil gelişimi ve iletişimde bozulma:
İletişimdeki yetersizlikler hem sözel hem de sözel olmayan iletişim becerilerini etkiler. Konuşma ya hiç yoktur ya da gecikmiştir. Bu, en sık görülen problemdir. Bazı otistik çocuklar sessizdir ve kendilerine söylenenlerin çok azını anlıyor gibidirler. Bazen tek bir kelime veya cümle kullandıkları ancak bunu bir daha tekrar etmedikleri görülebilmektedir.
Otistik çocukların büyük bir kısmı konuşmayı geç de olsa öğrenirler. Konuşması gelişen otistik çocuklarda dilin karşılıklı konuşmayı sürdürebilmek için yeterli olmadığı, basit ihtiyaçları belirtmek amacıyla kullanıldığı; bunun yanı sıra telaffuz güçlükleri, gramer bozuklukları, konuşmanın hızında, tonlamada, ritim ve vurguda farklılık olduğu görülebilmektedir.
Bir kısmı kendilerine söyleneni tekrar eden bir konuşma yapısına sahiptir. Bu çocuklar sözsüz iletişim kurmakta da başarısızdırlar. Bir şeyi göstermek yerine annelerinin ya da kendileriyle ilgilenen kişilerin ellerinden tutup istediklerini elde etmeye çalışırlar. Dili anlamadaki bozukluk şakaları ve soru cümlelerini anlayamama ile ortaya çıkar.
* İlgi ve etkinliklerde görülen sınırlılık ve tekrar eden davranışlar:
Otistik çocuklarda görülen problemlerden biri de sınırlı ilgi ve etkinliklerin, yinelenen davranışların görülmesidir. Otistik çocuklar heyecanlandığında kuş gibi kanat çırpma, ayakta ya da otururken ileri geri sallanma, kendi etrafında dönme, araba tekerleği, tencere kapağı, tabak gibi nesneleri döndürme, eşyaları sıralama, kendini sıkma, bir yere sürekli vurarak ses çıkarma, çalışmakta olan çamaşır makinesini seyretme, sürekli zıplama gibi hareketler yaparlar.
Bazı çocuklarda ise sürekli aynı şarkıyı dinleme, aynı şarkıyı, tekerlemeyi ya da reklamı söyleme tarzında davranışlar görülür. Aynılıkta ısrar ederler ve değişikliklere karşı direnç gösterirler. Evdeki eşyaların yer değiştirmesi, eve uzun süreli bir misafirin gelmesi, bildiği bir yere farklı bir yoldan gitmek gibi yaşadıkları mekanda veya günlük programlarında oluşan değişiklikler karşısında huzursuzluk, ağlama, sinirlilik gibi davranışlar sergileyebilirler.
* Davranışsal özellikler:
İnsanlara karşı ilgisiz davranma, anne-babadan ayrılmaya tepki göstermeme, kapalı ve kalabalık ortamlarda huzursuz olma, tehlikenin farkında olmama, nedensiz gülme ve ağlamalar, tüylü oyuncaklardan korkmak, parmak boyası, oyun hamuru gibi malzemeleri elleyememek, ağlama, bağırma, kendini yere atma şeklinde görülen öfke nöbetleri, eşyaları atma, kırma, elini ısırma, başını yere ya da duvara vurma gibi çevreye ve kendisine zarar verme, ileri-geri sallanma, kendi etrafında dönme, parmaklarını oynatma, eliyle vücuduna vurma gibi değişik davranışlar gösterirler. Bu davranışların iletişimdeki yetersizliğe bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmekte;
iletişimin artması, konuşmanın gelişmesiyle birlikte bu problemlerin azalacağı kabul edilmektedir.
* Duyusal uyaranlara karşı tepkiler:
Otistik çocuklar genellikle kendi isimlerine ve seslere karşı tepkisiz davranmalarına rağmen bazı seslere aşırı tepki verdikleri, örneğin elektrik süpürgesinin sesi gibi yüksek ve tekdüze seslerden rahatsız oldukları görülmektedir. Bazı seslere ise hiç tepki vermemeleri anne babalara, işitme problemi olabileceğini düşündürmektedir.
Yapılan işitme testleri sonucu bu çocukların organik olarak bir işitme problemi yaşamadıkları, çevrelerindeki uyaranlara çok açık olmamaları nedeniyle tepki göstermedikleri görülmektedir. Birçok nesneye bakmamalarına karşın dönen, hareket eden, parlak nesnelere uzun süre bakabilirler. Dokunmak, kucaklanmak gibi fiziksel temasa tepki gösterebilirler.
* Motor gelişim özellikleri:
Kaba motor denilen, bütün vücut kaslarının kullanıldığı, yürüme, koşma, atlama gibi becerilerde çoğunlukla yaşlarına uygun bir gelişim gösterdikleri; bununla birlikte kesme, yırtma, kalem tutma gibi parmak becerisi gerektiren çalışmalarda zorlandıkları, bazı otistik çocukların özellikle kalem tutmaya karşı dirençli oldukları; çoğunun el tercihi yapmadığı, uzun yıllar her iki ellerini de kullandıkları görülmektedir.
Otizmin Nedeni
Aileler tarafından merak edilen en önemli konulardan biri otizme neyin neden olduğudur. Birçok aile yeterli şekilde ilgilenememeleri nedeniyle çocuklarının otistik olduğunu düşünmektedir. Otizmin ilk kez tanımlandığı 1940’lı yıllarda annelerin çocuklarıyla yeterli ilişki kuramamaları nedeniyle otizmin geliştiği yaygın olarak benimsenen bir görüştü. Ancak yapılan araştırmalar bu görüşün geçerli olmadığını ortaya koymuş; beyin sistemindeki bir ya da daha fazla fonksiyonun fizyolojik olarak bozulmasından kaynaklandığı, beyin hücreleri arasında mesaj taşıyan kimyasal ileticilerde fazlalık ya da eksiklik olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır.
Bazı araştırmalar ise otizmin daha çok genetik nedenlere bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu genetik nedenlere bağlı olarak beyindeki bazı yapılarda kimyasal dengenin bozulduğu düşünülmektedir. Birden çok genin otizmde etkili olduğuna dair bulgular vardır.
Ne Sıklıkta Görülür?
Yapılan araştırmalarda her 10.000 doğumda 5 ila 15 sıklığında olduğu, erkeklerin kızlara oranla 4 kat daha fazla etkilendikleri görülmektedir.
Kaç Yaşında Anlaşılabilir?
3 yaştan önce tam olarak tanı konulamamakla birlikte doğumdan itibaren bazı farklılıkların görülmesi otizm olasılığını düşündürebilir. En erken belirtiler taklit alanında görülür. El sallama, gülümsemeye karşılık verme gibi davranışları taklit etmeyebilirler. Göz kontağının yetersiz olması ya da hiç olmaması, ihtiyaçlarını belirtmek için değişik ağlamalar kullanmama, kucaklanmaya tepki gösterme, nesnelere uzanmama, kendisine bakan kişiye ilgi göstermeme, isteğini belirtmek amacıyla işaret etme davranışını yapmama gibi özellikler gösterebilirler.
Çocuğunuzun Otistik Olduğunu Nasıl Anlayabilirsiniz?
* Oyuncaklarla amacına uygun olarak oynamıyor, karşılıklı oynamakta zorlanıyor.
* “Gel, otur, ver” gibi basit talimatları anlamakta ve uygulamakta zorlanıyor.
* Seslenildiğinde bakmıyor.
* Bir şey istediği zaman sizi oraya götürüyor, sizin elinizi kullanarak elde etmeye çalışıyor.
* Bir şey söylendiğinde duymuyormuş gibi davranıyor ancak sevdiği bir müzik ya da reklam olduğunda arkadaki odadan koşup geliyor.
* Hareket ve kelimeleri tekrar etmek için çaba göstermiyor.
* Heyecan, mutluluk, üzüntü gibi ifadeleri belirtemiyor, karşısındakinin duygu ifadeleriyle ilgilenmiyor.
* Göz kontağı kurmuyor ya da kısa süreli kuruyor.
* Belli bir şeye dikkatini veremiyor.
* Yaşı geldiği halde konuşmuyor.
* Dönme, sallanma, elleriyle değişik hareketler yapma gibi davranışlar gösteriyor.
* Değişikliklere tepki gösteriyor.
Yukarıdaki belirtilerin görülmesi durumunda mutlaka bir çocuk nöroloğu ya da çocuk psikiyatristi ile görüşmek önemlidir.
Erken Tanının Önemi
Erken tanı özel eğitim çalışmasının bir an önce başlatılması açısından önemlidir. Araştırmalar sonucu otistik çocukların normal çocuklar gibi kendi kendilerine öğrenme tekniği geliştiremedikleri, bu nedenle zaman kaybetmeden profesyonel yardım almalarının önemli olduğu belirtilmektedir. Erken yaşta başlanan eğitimin özellikle dil gelişimi ve sosyal becerilerin ilerlemesinde önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Tedavide Eğitimin Önemi
Otizme henüz neyin neden olduğu tam olarak bilinemediğinden tamamen tedavi edilebilen bir durum olmadığı düşünülmektedir. Ancak uygun eğitim programı ve bazı durumlarda eğitime destek olacağı düşünülen ilaç uygulaması ile çocuğun var olan potansiyelini olabildiğince en üst düzeye getirmek mümkün olabilir. Yaşanan problemin şiddeti, belirtilerin yoğunluğu, çocuğun var olan kapasitesi eğitimden yararlanabilmesinde önemli faktörlerdir.
Eğitimin başlıca amacı çocuğa öğrenmeye hazır olmasını sağlayacak becerileri kazandırmaktır. Bunlar göz kontağı kurma, uygun oturma ve basit talimatlara uyma gibi temel becerilerdir.
Daha sonra kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini sağlama amacıyla giyinme-soyunma, beslenme, temizlik, tuvalet eğitimi gibi özbakım becerilerinin kazandırılması, iletişim becerilerini geliştirmek amacıyla dikkat, taklit etme, dinleme, tanıma, anlama çalışmalarının yapılması, uygun durumlara uygun tepki vermek, oyun oynamak gibi sosyal becerilerin kazandırılması hedeflenir.
Eğitimsel Süreçte Ailenin Katılımı Nasıl Olmalıdır?
Anne babaların eğitim programının içinde yer almaları, yapılan çalışmaların evde desteklenmesi, aile-uzman işbirliğinin sağlanması eğitimdeki başarıyı olumlu yönde etkilemektedir. Yapılan birçok çalışmada ailelerin eğitim programına katıldıklarında çocukların başarı düzeyinin arttığı bulunmuştur.
Çocukla aynı göz hizasında olmak ve bu şekildeyken onunla iletişim kurmaya çalışmak, göz kontağı kurmak, göstererek ya da adını söyleyerek istediği şeyi elde etmesini sağlamak, onunla konuşurken kısa ve basit cümleler kullanmak çocuğu eğitime hazırlama sürecinde ailelerin yapabilecekleri çalışmalardır.
Okula Gidebilirler mi? Neler Sorun Olabilir?
Otistik çocuğun normal bir eğitim alıp alamayacağı çocuğun kapasitesi, erken yaşta tanı konulup eğitime başlanması, profesyonel desteğin düzenli ve sürekli olması, ailenin eğitim sürecine katılması ve işbirliği içinde olması kriterlerine bağlıdır. Belirtilen durumların gerçekleşmesi halinde birçok otistik çocuğun zaman zaman destekle de olsa normal eğitimden yararlanabildikleri görülmektedir. Gelişimi yavaş seyreden, belirtilerin yoğun olduğu çocukların ise kendilerine uygun programların olduğu özel eğitim okullarında eğitim almalarının daha yararlı olduğu düşünülmektedir.
Otistik çocuklarda dikkatin yeterli olmaması nedeniyle bazı öğrenme sorunları görülebilir. Somut örneklerle ve görsel olarak daha kolay öğrenebilirler. Ayrıca ders düzenini bozma, uygun olmayan tepkiler verme gibi davranış problemleri gösterebilirler.
Yetişkin Yaşamında Neler Bekler?
Otizmin çok hafif formlarında tamamen normal bir gelişim ve hayat çizgisi izleyen otistikler yetişkin yaşamlarında kişilerarası ilişkide ima, mecaz ve mizahı anlamakta sorun yaşarlar. Bir kısmı az bir destekle kendi başına bir evde yaşayabilir. Çok azı tamamen bağımsız yaşar. Çok azı evlenir ve aile oluştururlar.
İnisiyatif kullanma ve karar verebilme süreçlerindeki yetersizliğin devam etmesi nedeniyle bu becerileri gerektirmeyen, yapılacak işin belirli ve basit olduğu, örneğin bahçe bakımı, paketleme işi, bilgisayar verilerinin girilmesi gibi işlerde çalışabilirler.
Duygu Çataltaş Sıpçıkoğlu
Pedagog / Psikolojik Danışman
(Ekim 2007)